Görkemli heykeller şehrin ortasında,
İki yüzü silinmiş madalyon boyunlarında.
Miras mı kaldı tanrıdan kanunları yapanlar?
Oysa biz, tanrıyla yaşamadık toprağın koynunda
Rejim: Sevda değildi hiçbir zaman.
Yasaları halk, halkları halkçılar,
Sınıfları mimarlar, sıraları marangoz;
Toplumlar ayrılıkçı, halklar ise yoz…
Sistem entegrelerden müteşekkil,
Elektrik barajdan, su ise her şey..
Aziz milletim asıl, asil milletim vekil,
Köylüler efendi köleler,
İşçiler emekçi çeteler(!)
İktidar zift batağında, yüzüne un eler.
Her şeye rağmen:
“ofis çiftçinin kara gün dostudur”
Yokluğunun ve varlığının ıstırap verdiği
Mustarip devlet, oysa bana sadece,
Varlığın ıstırap vermekte..
“Siyasal sistem” cafcaflı laflar
Sadece ezan mı yükselen değer?
Ya itaat? Sadece ulu’l emre,
Çünkü şeriatın kestiği parmak acımaz.
Kelleyi kesen devşirme şeriat
Naaşım ve kabrim ve kesilen parmaklar,
Ben öldüm, sen öldün, ümmet öldü.
Çoktan düştü mezarımın üstüne;
Kaç yılın bahar cemresi.
Meydanlar artık kuşların tekkesi
Ancak bir avuç buğdaya şahlanır onlar..
Boş bir meydan;
bir cami,
işte kartpostallar,
ve fötr şapkalı politikacılar…