Soyut bir aldanmışlık olsa gerek;
gözlerimin gördüğü şeyler..
Ya da anlamsız terennümler mi
dilimizden hoş seda dökülenler?
Ne manası var sanki muhabbetin,
Zamanı sarmaktan başka:
ruhum duymazsa sırrını eğer?
Boş ver ... yine de olsun…
Mutluluk çiçeklerinin dikeni sevgiler.
Uçsuz bucaksız bir çölde serap;
Ruhumda dipsiz bir kuyu;
ta kökü derinlerde…
Suyu?
Gözyaşlarıdır kurak vadilere akan.
Neye yarar toprak olmak
veya avuçlarda kan
sonsuzluğu avuçlamak?
Hiçliği kaldır artık bekanın üzerinden.
“Anlam” bir kara sevda gibi ruhumda,
Mazinin artıkları şimdi bir sel karsambasında.
Peki.. sen git!. “ben” kalayım.
Tebessüm yüklü yağmur da gitsin ardından.
Ruhum koparsın kendini kafesinden,
Mecnun gibi aşkınlığa yürüsün.
Çevirsin metafizik dünyanın sayfalarını.
Bulsun sevgiliyi zamanı aşarak.
Nihayet.. beka’ya bürünsün,
Dikenli ömrü bir çırpıda koşarak.