Doğuştandır ruhun özündeki “var”,
Var olma sebebi: halka halka yâr.
Her halka bir imtihan, ruh neyi arar?
Bilge simurg kaf dağında
Bilgi ağacının dallarında yaşar.
“Bilmek”: kurtuluş, “Bilmek”: özgürlük.
“Bilmek”: yâr….
“Bilmek” uğruna o ruhlar,
Ancak yedi engeli aşar…
Bülbül güle aşıktır, aşk denizinde şaşar;
Gül zevale mahkum, “Var”lıktan kaçar.
Yükseklerin hakimi kartal,
Gök kafes, ruhu tutsak.
İnemez dar gelir aşağılar.
Kalır istek kayalıklarında..
Sürü, uçar… uçar…
Bilge baykuş marifet harabesinde;
Mağrur bakışları, bir şey bildiğini sanır.
Hıçkırıksız gözyaşları, Babil öreninde,
Sodom ve gomore’ye ağlar.
Daha nice canlar döner yoldan;
Kimi ayrılık vadisinde istiğna çukuruna,
Kimi hırs ovasında tevhit sapağında,
Kimi kıskançlık gölünün sularında,
Kimi yokluk ovasında sürüden kopar.
Az gidilmemiş, kıyamete yakın.
Bir tarih yaşanmış bitmiş. Lâkin,
Varmışlar Simurg’un yuvası boş
Ama ruhlar?.. her imtihan arındırmış,
Özgürleşmiş canlar… bedenler sanki kuş.
Bilge ağacı: “Bilme” de mücessim olmuş
Dönenler tutsak, varanlar özgür.
Bilmişler, varlık yoklukta hoş,
Meğer “Simurg”: menzile varan o otuz kuş.