Yine bir kurşun vınladı başımın üstünden,
Çığlıklar göğe yükselirken..
Ne sevdik be gülüm!
Diyeti:
kaldırımlara ebru kanla işlenirken,
taşlara yığılan masum bir beden.
Ey Şehid!..
Yüreğimden biter filizlerin her bahar
Yaz güllerine karışır yaprakların..
Hazan yağmurları büker boynunu.
Düşersin toprağıma yeniden,
Ilık ılık yüreğime düşer gibi…
Ne sevdik be gülüm!
Sevdaları çalan bu son fırtına;
Kim bilir hangi feryadısın bülbülün?
Mazide kaldı artık kuru bir yaprak gibi,
Terk ettik!
Uğrunda ölünesi kutsal aşkları.
Ne sevdik be gülüm!
Çileyle haşrolmayı ezelden.
Ay yüzlü sevgili.. sen bahtına hüzünlen…
Çıkar bu eğimli arzdan, hatırım var, tut elimden!
Nerede hani bir zaman meada ütopya giydiren?
Devrim; her daim bilinen mistik duygular…
Paylaşacak bir şeyimiz yok imtihandan başka.
Ne sevdik be gülüm!
Hak için pirüpak olmayı..
Bir sevdadır benim yürüyüşüm ebed müddet;
Bırak zamanlı zamansız yağmurları,
Vur vurabildiğin kadar şimdi yüreğime.
Hak için, ah için… bir de geçmişin hatırına,
Vur ki kopsun namus terazilerinin ipi.
Öğütler versin, semadan kovulan diplomalı şeytanlar.
Ne yazar?..
Göz kapaklarım küsmüş resmine sanki.
Kin akıyor sevgi dünyamın nehirleri.
Bir çöl rüzgârına mahkûm,
Bir kum tepesi kadar suni,
Bir serap kadar gerçek vuslatın.
Ah! Ne sevdik be gülüm!
Sevgiliyle hemhal olmayı...
Su gibi, aş gibi bekleriz derin bir ümitle.
Bazen gözler doğacak ışıkları arar,
Alınlar seccadede bulur sonra sabahı.
Bazen şahit olur seccade:
ulvi bir tefekküre
Bazen, sınırları kalkar da zamanın;
Gayb ile kucaklaşır bütün varlık hasretle..