6 Temmuz 2016 Çarşamba

İrade Üstüne...

Lehv-i mahfuz’dan yudum yudum soluyarak,
Bu gün bitmez bakmakla ilahi albümdeki mazi.
Bilirim haddimi en nihayetinde bir kul olarak,
Boynum bükük, sırtımda bir kıyamet yükü hikmetle
                                         cennetten kovularak…
Kâh rüzgârda savrulan cengaver bir süvari,
kâh kamçısını Firdevs’in surlarında şaklatan asi,
Nasıl güvenebilirim pandemonyumun sakinlerine
Dizleri korkudan titrerken, hırs deryasında..
Sen!... Ben: Adem oğlu… Bir de Şeytan!..
Aynı ab-ı hayatı içer ruhumuz ezelden ebede
Ne acı değil mi ey Havva?
                                        İrade: İblis’in kasesinde!..

Günahlarımız çok daha masumdu niyetlerimizden,
Çalmaya çalıştık iradeyi karı-koca gerçek sahibinden.
Çöl toprağına bulanmış artık bedenlerimiz.
Cinnet derecesinde hep hükmetmeyi ister nefislerimiz,
Süfli değirmenin abarasını boş bırakmasın asla adaletimiz.
Altın savatlı şatolara hapsolmuşken sefaletimiz;
                               Hangi kutsal iradeye dava diyeyim?

Yangın…  yüreğimde kale kurmuş taş duvarlardan,
Ne sevgiye yer var.. ne de sevgiliye artık.
Bir serap kadar gerçek muhabbetin nedense ey nefsim!.
Sanma ki çok seviyorum cenneti.. istemem!
Alırım özgürlüğümü, hikmet: 
                                             râm olmaksa eğer sana.
Velev ki olsa da yerim en şedid cehennem!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder